Sevilla dar, kıvrımlı sokakları, görkemli festivalleri ile öne çıkan , sokaklarından portakal çiçeği kokuları yayılan, flamenko ve boğa güreşi denince akla gelen ilk şehirlerden biri. İşte Sevilla’yı keşfetmek isteyenler için bazı ipuçları:
Sevilla Katedrali: Christoph Colomb Amerika’yı keşfe Sevilla’dan yola çıktığı için mezarının Sevilla Katedrali’nin içinde olduğu sanılıyor ama bu hala bir tartışma konusu. Kolomb’a ait bazı kalıntıların Sevilla’da gömüldüğü kesinleşse de tarihçilere göre bazı kalıntıların Dominik Cumhuriyeti’nde olma ihtimali hâlâ var. Eğer vaktiniz varsa katedralin 104 metre yüksekliğiyle şehrin birçok yerinden görünen ünlü çan kulesi, “La Giralda”nın tepesine çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz.
Alkazar: Katedralin yanı başında Alkazar sarayı yükseliyor. 10.y.y başında Endülüs Emevilerince yapımına başlanan kale saray, sonradan gelen sultan ve krallarca dev bir komplekse dönüştürülmüş.
Santa Cruz: Unesco’nun dünya kültür mirası listesinde yer alan Santa Cruz mahallesinin parke taşlı sokaklarının her köşesi süprizlerle dolu. Küçük restorantlar, cafeler ve butiklerde zamanın nasıl geçtiğini unutabilirsiniz.
Maria Luisa Parkı: Kralın kızına ait sarayın bahçesi vasiyeti üzerine belediyeye kalmış ve onun adını taşıyan bir parka dönüştürülmüş.Devasa bir alan bu ve hatta 1929 da ve 1992 de kentte gerçekleştirilen büyük fuar için yapılan meydanlar da burada yer alıyor.
İspanya meydanı: 8. yüzyıl’da İspanyol İmparatorluğu’nun duraklaması, sömürgelerini kaybetmesi, çöküşe geçmesi ile sarsılan Sevilla, 1929’de düzenlenen İber Amerikan Expo Fuarı’yla silkinip yeniden yükselişe geçmiş. Fuar dünyayı sarsan ‘Büyük Ekonomik Kriz’in kurbanı olmuş, fazla ziyaretçi gelmemiş ama şehir bu sayede çok güzel eserler kazanmış. Meşhur İspanyol yelpazesini andıran meydanda tüm İspanya kentlerinin gözalıcı seramik fayanslarla resmedildiği locacıklar var. Arabistanlı Lawrence ve Star Wars filmlerinin bazı sahneleri burada çekilmiş.
Altın Kule: Sevilla’da Muvahhidler döneminde kalan en önemli eserlerden biri. 13. Yy’da savunma amacıyla inşa edilmiş. Günümüzde Denizcilik Müzesi olarak kullanılıyor.
Plaza de Toros Maestranza: Burası Sevilla’nın boğa güreşi arenası. Eğer boğa güreşi izlemek istemiyorsanız arenayı gezmek için tura katılıp matador müzesini gezebilirsiniz.
Betis: Guadalquivir nehrinin karşı kıyısındaki semtin adı Betis. İspanya’nın önemli futbol takımlarından Real Betis’e de adını veren bu semt cafeleri ve restorantlarıyla görülmeye değer yerlerden bir başkası.Bir zamanların çingene mahallesi olan Triana semtini gezip Betis Caddesi kenarında bir yemek molası vermeyi ihmal etmeyin.
Atlas Okyanusu’ndan yaklaşık yüz kilometre içerde olan Sevilla’nın denize ulaşımı Guadalquivir Nehri ile sağlanmış. Nehrin adı da Arapça ‘kebir’ yani geniş kelimesinden geliyor. Çıkacağınız nehir turu sayesinde EXPO 92’nin Sevilla’ya kazandırdığı çağdaş mimari harikası yapıları, Eiffel’in Triana Köprüsü’nü, Santiago Calatrava’nın Alamillo Köprüsü’nü,La Barqueta Köprüsü’nü görebilirsiniz.
Kentin her köşesinde yelpazeler, şallar, flamenko ruhunu yansıtan etekler, bluzlar ve aksesuarlar satan dükkanlar bulabilirsiniz. Özellikle Santa Cruz mahellesinin dar sokakları alışveriş tutkunları için en doğru adres olacaktır.
XHTML: You can use these tags:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder