28 Eylül 2013 Cumartesi

Endülüs’ün kalbi Sevilla « Endülüs Turları, Endülüs Turları, İspanya Turları

5571479255_74ca8c1951_zEndülüs İspanya’daki 17 özerk bölgeden biri. Ülkenin güneyinde yer alan bölge özel bir tarihi öneme sahip.Emeviler Afrika’dan Avrupa’ya atlayarak beş asır kadar burada yaşamış ve Müslüman Arap medeniyetini yerleştirmişler. Bunun doğal sonucu olarak Endülüs bölgesi  yüzyıllarca emir, halife ve sultanlar tarafından yönetilmiş. Akdeniz ve Atlantik arasındaki konumuyla üç bin yıl boyunca İber Yarımadası’nın kültürel ve ekonomik başkenti olmuş.


Sevilla dar, kıvrımlı sokakları, görkemli festivalleri ile öne çıkan , sokaklarından portakal çiçeği kokuları yayılan,  flamenko ve boğa güreşi denince akla gelen ilk şehirlerden biri. İşte Sevilla’yı keşfetmek isteyenler için bazı ipuçları:


3239974216_4d4d0320aa_z harding-robert-seville-cathedral-and-la-giralda-plaza-virgen-de-los-reyes-seville-andalusia-spain


Sevilla Katedrali: Christoph Colomb Amerika’yı keşfe Sevilla’dan yola çıktığı için mezarının  Sevilla Katedrali’nin içinde olduğu sanılıyor ama bu  hala bir tartışma konusu. Kolomb’a ait bazı kalıntıların Sevilla’da gömüldüğü kesinleşse de tarihçilere göre bazı kalıntıların Dominik Cumhuriyeti’nde olma ihtimali hâlâ var. Eğer vaktiniz varsa katedralin 104 metre yüksekliğiyle şehrin birçok yerinden görünen ünlü çan kulesi, “La Giralda”nın tepesine çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz.


Alkazar: Katedralin yanı başında Alkazar sarayı yükseliyor. 10.y.y başında Endülüs Emevilerince yapımına başlanan kale saray, sonradan gelen sultan ve krallarca dev bir komplekse dönüştürülmüş.


Santa Cruz: Unesco’nun dünya kültür mirası listesinde yer alan Santa Cruz mahallesinin parke taşlı sokaklarının her köşesi süprizlerle dolu. Küçük restorantlar, cafeler ve butiklerde zamanın nasıl geçtiğini unutabilirsiniz.


Maria Luisa Parkı: Kralın kızına ait sarayın bahçesi vasiyeti üzerine belediyeye kalmış ve onun adını taşıyan bir parka dönüştürülmüş.Devasa bir alan bu ve hatta 1929 da ve 1992 de kentte gerçekleştirilen büyük fuar için yapılan meydanlar da burada yer alıyor.


Spain_Sevilla-view_6711-300x224


İspanya meydanı: 8. yüzyıl’da İspanyol İmparatorluğu’nun duraklaması, sömürgelerini kaybetmesi, çöküşe geçmesi ile sarsılan  Sevilla, 1929’de düzenlenen İber Amerikan Expo Fuarı’yla silkinip yeniden yükselişe geçmiş. Fuar dünyayı sarsan ‘Büyük Ekonomik Kriz’in kurbanı olmuş, fazla ziyaretçi gelmemiş ama şehir bu sayede çok güzel eserler kazanmış. Meşhur İspanyol yelpazesini andıran meydanda tüm İspanya kentlerinin gözalıcı seramik fayanslarla resmedildiği locacıklar var. Arabistanlı Lawrence ve Star Wars filmlerinin bazı sahneleri burada çekilmiş.


Altın Kule: Sevilla’da Muvahhidler döneminde kalan en önemli eserlerden biri. 13. Yy’da savunma amacıyla inşa edilmiş. Günümüzde Denizcilik Müzesi olarak kullanılıyor.


Plaza de Toros Maestranza: Burası Sevilla’nın boğa güreşi arenası. Eğer boğa güreşi izlemek istemiyorsanız arenayı gezmek için tura katılıp matador müzesini gezebilirsiniz.


Betis: Guadalquivir nehrinin karşı kıyısındaki semtin adı Betis. İspanya’nın önemli futbol takımlarından Real Betis’e de adını veren bu semt  cafeleri ve restorantlarıyla görülmeye değer yerlerden bir başkası.Bir zamanların çingene mahallesi olan  Triana semtini gezip  Betis Caddesi kenarında bir yemek molası vermeyi ihmal etmeyin.


Atlas Okyanusu’ndan yaklaşık yüz kilometre içerde olan Sevilla’nın denize ulaşımı Guadalquivir Nehri ile sağlanmış. Nehrin adı da Arapça ‘kebir’ yani geniş kelimesinden geliyor. Çıkacağınız nehir turu sayesinde EXPO 92’nin Sevilla’ya kazandırdığı çağdaş mimari harikası yapıları, Eiffel’in Triana Köprüsü’nü, Santiago Calatrava’nın Alamillo Köprüsü’nü,La Barqueta Köprüsü’nü görebilirsiniz.


Kentin her köşesinde yelpazeler, şallar, flamenko ruhunu yansıtan etekler, bluzlar ve aksesuarlar satan dükkanlar bulabilirsiniz. Özellikle Santa Cruz mahellesinin dar sokakları alışveriş tutkunları için en doğru adres olacaktır.


Plaza-de-Espana-bridge-300x200large_m_R0010415-300x225


XHTML: You can use these tags:



adwords reklam ajansı
adwords uzmanı
facebook reklam vermek
facebook reklam
facebook reklamları
facebook sponsorlu reklam

25 Eylül 2013 Çarşamba

Antalya Valisi Öztürk, ATSO Meclisi’ne konuk oldu

Toplantıda bir konuşma yapan ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, Oda’nın faaliyetlerinin yanı sıra, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


ATSO Meclisi’nin 131 yıldır Antalya ve Türkiye’ye hizmet ettiğini vurgulayan Budak,  “Sayın Valimize bu meclis toplantımızı onurlandırdıkları için teşekkür ediyorum. Antalya genel olarak Valileri bakımından şanslı bir ildir. Sayın Valimiz de kısa zamanda Antalya’nın konularına vakıf olmuş, sevgi ve saygı kazanmıştır. Biz her Meclisimizde hem Türkiye ve Antalya ekonomisinin, hem sektörlerimizin hem de Antalya’nın sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getiririz. Bu meclis aslında 131 yıldır hep iyiyi aramış, kente katkıda bulunmuştur. Ekonomik konulara geçen Mecliste ağırlık vermiştim. Bugün Valimizin huzurları vesilesiyle özellikle Antalya’nın önemli sorunlarını arz etmek istiyorum” dedi.


20 yıldır konuştuğumuz ama hiç değişmeyen sorunlar


Budak şunları kaydetti;


“Artık Antalya’yı yakından tanıdınız. Tecrübeli bir kamu yöneticisi olarak Antalya’nın iyi ve kötü gelişmelerini Hükümete, Bakanlıklara ve ilgili kurumlara yansıtmanız büyük önem taşıyor. Antalya dünyanın en güzel yerlerinden birisidir. Tarih ve doğa zengini, turizmin ve tarımın başkentidir. Nüfusu hızlı artan, tüketimi hızlı artan, birçok ekonomik göstergede dördüncü sırada olan bir ildir. Antalya hem döviz kazandırmakta hem de Türkiye’nin dünyaya güzel görünmesini sağlamaktadır. Ama Antalya’nın sorunları da özellikleri kadar çok ve zengindir.


Antalya’nın birçok sorunu neredeyse 20 yıldır aynı sorunlardır. Yaklaşık 20 yıldır konuştuğumuz, ama hiç değişmeyen konular ve sorunlar bulunmaktadır.


20 yıldır konuşulan konular altyapı eksiği, ulaştırma altyapısı, kentiçi trafik sisteminin yetersizliği, plansız kentleşme, turizmde ve ticarette olması gereken katma değerin yaratılamaması, turizmin çeşitlenmemesi, betonlaşma, görüntü kirliliği, tarımın çok parçalı olması ve bereketsiz kalmasıdır.


20 yıldan bu yana esnafın turizmden pay almadığı, direkt tarifeli seferler ihtiyacı, turizmi çeşitlendirmek için yeni cazibe alanları, otellerin beş ama çevresinin tek yıldızlı olduğu konuşulur.


ATSO


Antalya turizme 1980’lerde başladı, ama 1990’larda da sorunları konuşmaya başladı. O zamandan bu yana sorunlar da konuşulanlar da değişmiyor. Bu nasıl bir durumdur ki, 20 yıldır, imar planlamasının değişmesini, görüntü kirliliğinin azaltılmasını, il ve ilçe merkezlerinin turist çekecek kaliteye gelmesini konuşuyoruz.


20 yılda hiç yol almadık diyemeyiz. Birçok yenilik oldu, yeni adımlar atıldı. Ama sorunlar azaldı mı derseniz, azaldı diyemem. Hatta ya ticaretin AVM’lere ve iki-üç zincir mağazaya mahkum olması gibi yeni sorunlar türedi ya da kent merkezindeki trafik gibi sorunlar ağırlaştı, betonlaşma konusunda, imar plansızlığı konusunda ise fazla bir değişiklik olmadı.


Bu sorunlar bizim canımızı yakıyor. Çünkü biz rekabet eden işadamlarıyız. Biz ulusal ve uluslararası ölçekte rekabet ediyoruz. Biz yavaş ilerlemeyi, hatta durmayı kabul edemeyiz.


131 yıldır kendimizi Antalya’nın sahibi gibi gören bir kurumuz


Biz hep aynı konuları sadece konuşan bir kurum da değiliz. Biz 131 yıllık bir kurum olarak kendimizi Antalya’nın sahibi gibi gören bir kurumuz. Çünkü biz aslında Antalya’nın işverenlerini, dolayısıyla onların yüzbinlerce çalışanının kaderini de etkileyen konuları konuşuyoruz. Üstelik biz şu veya bu kesimi, düşünceyi de değil, hepsini temsil ediyoruz.


Bu sorumlulukla Antalya’nın birçok derdine çözüm için katkı yapmaya çalışıyoruz.


ATSO


Biz Antalya’nın gündemine yeni konuları da getiriyoruz.


Yıllardır, esnafın sorunlarını, işyeri enflasyonunu, ticaretteki plansızlığı, toplu işyerleri konusunu, kent merkezinde eski binaların yıkılarak cazibe merkezi yaratılması gerektiğini, Kaleiçi Hizmet Birliği kurulması gerektiğini, toplu işyerlerini, kültür ve sanatın Antalya ekonomisinin stratejik faktör olduğunu biz söylüyoruz.


Herşeye rağmen; Antalya turizmi bir başarı öyküsüdür. Bir il tek başına tüm Akdeniz’in en önemli destinasyonu olmuştur. Bunda rahmetli Turgut Özal’ın, Antalya’nın korunmasına katkıda bulunmuş siyasetçilerimizin, turizm yatırımcılarının, turizm profesyonellerinin inkar edilemez katkıları vardır. Turizm birçok kez turizmcilerin yoğun emek ve fedakarlıklarıyla gelişmiştir. Ama diğer taraftan bu turizm olayının Antalya’da geçtiğini, asıl ürünün Antalya olduğunu, Antalya bu kadar tutulan bir destinasyon olmuşsa bunda Antalya halkının da payı olduğunu unutmamak gerekir.


Turizmde Antalya’da hanutçuluk diye bir sorun var ve biz 15 yıldır konuştuğumuz bu sorunu çözmeyi de yönetmeyi de başaramadık. Çünkü bu birçok sektörü ve birçok kurumu ilgilendiren çok boyutlu bir konu.


Şu günlerde Kemer’de esnafın verdiği ilanlarla bu sorun bir kez daha gündeme geldi. Kemer esnafı önce kepenk kapattı ve Belediye’ye yürüdü. İmzalar topladılar. ATSO olarak üyelerimizin de olduğu Kemer esnafına turisti ilçe merkezine çekecek çalışmalarına destek olacağımızı söyledik. Ama bu çalışmalarda doğru davranmalarını, bindikleri dalı kesmemelerini de söyledik ve uyardık.


Olay sadece Kemer olayı değildir. Aynı sorun, Batı’dan Doğu’ya her yerde yaşanmaktadır. Her yıl bir çok yerde taksi şoförleri ile acentalar arasında kavgalara tanık oluyoruz. Minibüslerin, özel araçların önünü kesenler çıkıyor.


Şu gerçeği kabul edelim. Antalya esnafı bir çıkmaza girmiştir. Bu çıkmaz duvarın bir taşı, kitle turizminin geldiği noktadır. Bir taşı AVM’lerdir, bir taşı zincir marketlerdir, bir taşı Antalya’da ticari alan plansızlığıdır, bir taşı işyeri ruhsatlarıdır. Antalya’da yerel yönetimlerin bu durumda ciddi rolleri vardır. İşyeri ruhsatları, taksi durakları ruhsatları, büyük mağaza ruhsatları hiçbir plan, ilke, kural olmadan dağıtılmıştır.  Bu çıkmaz duvarın bir taşı alışveriş turlarıdır, bir taşı şehir merkezlerimizin kimliksizliğidir, bir taşı da esnafımızın bir kısmının bizzat kendisidir.


Aslında defosu olmayan tek bir kesim kalmamıştır. Bu ekonomik sistem, bu düzen bizim TOBB başkanımızın dediği gibi, hepimizi defolu yapmıştır. Turizmde yatak enflasyonu, ticarette işyeri enflasyonu sonucunda oteller, tur operatörleri, acentalar hepsi limitte iş yapıyor. Türkiye’de artık büyük sermaye dışında yüksek kar marjı ile çalışan kalmadı. Turistten, bazen tek bir dolar kazanarak iş yapan şirketler var. Böyle olunca alışveriş turları birçok şirket için can simidi olabiliyor. Ama diğer taraftan şunu da görmek gerek. 11 milyon turist ağırlayan bir ilde bütün turizmi aynı ürünlere, aynı tür alışveriş turizmine mahkum edemeyiz.


Antalya esnafı bu hale geldiyse suçun %100’ü de esnafın değil. Antalya’da 15 yıl önce çok daha güçlü ticaret, tüccarlar ve mağazalar vardı. Antalya’nın esnafı herşey dahil AVM, shopping rüzgarına uyum sağlayamadı. Yerel yönetimler işyeri enflasyonu yaratınca kurunun yanında yaş ta yandı. Bugün Antalya’da ne cadde mağazacılığı ne de yerel marka kaldı. Bugün gerek Kalekapısı’nda, gerek Kemer’de, gerekse Manavgat’ta turizm böyle olacaksa olmasın diyen var.


Bu yaklaşım elbette doğru değil, ama esnaf dediğimiz onbinlerce işyerinin de artık ben yandım herkes yansın deme noktasına geldiğini görüyoruz. Bu artık bir sosyal patlamadır ve bu sosyal patlamayı görüp akıllı çözümler geliştirme zamanıdır.


Antalya’da işyeri enflasyonu artık bıçak gibi kesilmelidir.


Antalya’da ticaret ahlakı ve disiplinini hep beraber yeniden tesis etmek zorundayız. Türkiye’de, Antalya’da ticaret ahlakı, iş ahlakı unutulmaya yüz tuttu. Herkes kendi işini yapmalı ve düzgün yapmalıdır. Herkes önce kendi kapısının önünü temizlemelidir. Hep karşıdakini suçlayarak olmaz.


Antalya ticaretinde turiste yanlış ürün, yanlış reklam, yanlış fiyat gibi her tür uygulamaya en sert cezayı vermek zorundayız. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Belediyeler, Odalar, Maliye, Çalışma Müdürlüğü, Ticaret ve Sanayi Müdürlüğü, Emniyet Müdürlüğü bütün kurumlar birlikte kararlı davranmalıdır.


Bütün bu sorunların temelinde aslında Antalya’nın bireysel turizmi, kongre turizmini, fuar turizmini, kültür turizmini, kent turizmini, kırsal turizmini geliştirememesi yatmaktadır. Çeşitlendirme çabaları yine kitle turizmi sınırları içinde kalmaktadır. Diğer örnekler ise marjinal boyutta kalmaktadır.


Türkiye aslında halen kitle turizmini teşvik etmektedir. Turizm teşviklerinde halen bireysel turizme dönük bir değişiklik yapılmamıştır.


Bugün Antalya iç hatlarından en az bir milyon kadar yabancı turist Antalya’ya giriş yapmaktadır. Bunların bir kısmını acentalar karşılamaktadır. Bireysel olarak gelenleri karşılayan tek bir turizm danışma noktası, görevlisi yoktur. Aynı durum il ve ilçe merkezlerinde de vardır. 1990’larda turizm danışma büroları bugüne göre çok daha aktif çalışıyordu.


Bu nedenle artık hep birlikte gerçekten yeni şeyler yapmamızın zamanıdır. Turizmin geleceği için herkes elini taşın altına koymalı ve fedakarlık etmelidir.   


Biz aslında turizm sektörümüz, oda ve borsalarımız ve Büyükşehir Belediyesi ile güzel bir birliktelik sağladık. Tanıtım A.Ş. şirketini kurarak bir destinasyon yönetimi modeli geliştirmek üzere adımlar attık. Tanıtım A.Ş., çok güzel temalı tanıtım katalogları çıkardı, artık çok önem kazanan internette yer almak üzere Antalya web sayfası hazırladı. Yeni ürünleri geliştirici çalışmalar başlattı.


Şimdi de turizmi, ticaret ve tarımla entegre etmek için çalışmalar yapıyor. Bu kapsamda Otellerimizin köylerle ve restoranlarla partnerlik anlaşmaları yapmasını istiyoruz. Bu tür işbirlikleri otellerimize de büyük yarar sağlayacaktır.


Acentalarımız da kent merkezinde cadde ve sokak boyutunda anlaşmalar yapabilirler. Esnafı disipline edici çalışmalar yapabilirler. Biz bu konuda her zaman elimizden gelen tüm desteği vermeye hazırız.


Kaleiçi odaklı büyük bir birlikteliği başarabiliriz. Sektör temsilcilerimiz mutlaka odanın çağrı yapmasını beklememelidir. Sektörün kendisi toplanıp odaya gelmelidir.


bu tür projelerle artık Antalya turizminde gemisini kurtaran kaptan anlayışını bırakmalıyız.


Kaleiçi demişken turizmde bir başka sorun üzerinde durmak istiyorum. Haziran ayında çıkarılan torba yasa da alkollü içki satışına ilişkin yeni düzenlemeler getirildi. Bu yasadan sonra Kaleiçi’nde restoranların sokak kenarına konulan masalarda içki servisi yapmaları yasaklandı.


Geçen hafta çıkan yönetmelikte bu konuyla ilgili madde nasıl yorumlanacak, henüz bilmiyorum. Ama Antalya gibi bir turizm merkezinde bu tür yasaklar alkollü içki konusunun ötesine gider, turizmi de öldürür. Kaleiçi’nde bir otel veya restoranının içeriye kapanması demek Kaleiçi’nde turizmin bitmesi demektir. Bu yasa aslında bu konuda yerel yönetimlere daha fazla yetki vermeliydi. Böyle olmadı, ama bu kısıtlamalar ya yeniden gözden geçirilmeli veya uygulamada esnetilmelidir.


Turizm üzerinde çok durdum. Diğer konuları kısaca başlıklar halinde dile getireceğim.


Neredeyse bütün sektörlerde yine uzun yıllardır yaşadığımız bir sorun kayıtdışı çalışan ve düşük standartlı hizmet ve ürün satan işyerleridir.


İster sanayi üretimi, ister restoran, ister giyim mağazası olsun, kayıtlı çalışan, kalite standartlarına uygun ürün satan, kurallara uyan işadamları bugün artık “enayi” sayılıyor.


Bu “enayi” işadamları rekabet edemiyor, kar edemiyor, geri kalıyor. Yani ticarette kötü para iyi parayı kovuyor. Bu konu mutlaka Hükümet tarafından ele alınmalıdır. Ama konu yalnızca Hükümetin konusu da değil. Antalya’da il müdürlükleri ve belediyeler kalite standartlarını denetlemek zorundadırlar. Üç kuruşa bir ürün satan işyeri hijyenden taviz vererek bunu yapıyorsa, sağlığa aykırı ürün satıyorsa, kalite standardına uymayan ürün satıyorsa, vergisiz satış yapıyorsa buna artık engel olunmalıdır. Antalya’da her köşede kalite şartlarına uygun olmayan işyeri, restoran, fırın açılmamalıdır. Gerekli kriterlere uymayanlara süre verilmeli, düzeltmiyorsa kapatılmalıdır. Sanayi sitelerimizdeki kötü görüntüler ortadan kalkmalıdır. Antalya on numara yağ gibi suç oluşturan konularla anılmamalıdır. Bu nedenle bütün Bakanlıklar, il müdürlükleri, kolluk kuvvetleri, hatta belediye zabıtaları yaptıkları işin aslında ne kadar önemli bir iş olduklarını bilmelidir. Bir ülkede, bir ilde, bir ilçede kaliteli üretim ve hizmet yapanlar taltif edilmezse, piyasayı bozanlar önlenmezse o ülke ve o şehir gelişemez.


Bir önemli konumuz Antalya’da toplu işyerleri modeline geçilmesidir. Bu tür hem ticarete hem de ulaşım sorunlarına ve sağlıklı kentleşmeye çare olacak projelerde Antalya arazi planlamasında tıkanıyor. Antalya’da imar planlarını bile revize etmek, değiştirmek pahasına bütün arazi ve arsa kullanımı yeniden planlanmalıdır.


Toplu işyerleri, kongre merkezi, lojistik merkezi, hızlı tren istasyonları gibi noktalar yeniden belirlenmeli, buna göre gerekiyorsa büyük kamulaştırmalar planlanmalıdır. İmar planları 5 yıllık vizyonlarla yapılmamalıdır. Hazine arazileri de plansız bir biçimde değerlendirilmemelidir.


Antalya’nın ulaşım altyapısı Antalya ismine yakışmayacak niteliktedir. Bir çevre yolları yapımının bu durumda olması kabul edilebilir değildir. Bu kadar sıkıntının kaynağı yine zamanında doğru planlamaların yapılmamasıdır.


Ama artık ulaşım yatırımlarının İstanbul, Ankara ve İzmir’de olduğu gibi Hükümet desteğinde bir modelle yapılması zorunludur.


Diğer taraftan ulaşım sorunlarının, görüntü kirliliğinin, yeşil alan eksikliği, kent meydanı eksikliği gibi sorunların çözümünün aracı kentsel dönüşümdür. Kentsel dönüşüm AVM veya rezidans yapmak, kent rantı üretmek değildir, bir şehrin renovasyonudur. Antalya doğru yöntemle bu dönüşümü başarmak zorundadır.


Bunun dışında sizin de önemli katkı sağlayacağınıza inandığımız bir konu Antalya’da çevrenin korunmasıdır. Kıyıların, ormanların, yaylaların betonlaşmaması, gelişigüzel bir biçimde Ankara’dan tahsis edilmemesi gerekir. Antalya’nın dağları ve akarsuları turizm ürünüdür, en fazla geliri turizmden sağlar. Bu dağları gelişigüzel delik deşik etmek yanlıştır. Antalya Türkiye’nin örnek çevreci ili olma hedefini koyup bu yönde hızla ilerlemelidir. Herkes, Antalya’nın özel bir yer olduğunu, Antalya’da herşeyin yapılamayacağını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir.


Daha fazla uzatmayacağım. Şu sözlerle tamamlamak istiyorum. Biz geçen çalışma dönemimizde diyalog, markalaşma ve turizm ve ticaretin kültür-sanatla gelişmesi konularını öncelikli temalarımız olarak belirlemiştik.


Bu dönemde ise ortaklık, Antalya markası, çevre ve estetik temalarını öne çıkaracağız. Bu temalar bizim Antalya vizyonumuzu ortaya koymaktadır. Bu vizyon ve ilkeler çerçevesinde her kesimle, bütün kurum ve kuruluşlarla  işbirliği içerisinde, sen ben çekişmesine girmeden Antalya için çalışacağız.


Bu meclis iki aşamalı seçimle seçilmiş, lider ve Antalya kaygısı taşıyan işadamlarından oluşan bir meclistir. Burası köklü, partilerüstü ve tarihi bir sorumlulukla Antalya’nın sorunlarının konuşulduğu bir meclistir.


Bu çalışma dönemimizde ilk konuğumuz olarak toplantımızı onurlandırdığınız için teşekkür ediyorum. Meclis üyesi arkadaşlarıma ve meslek komitelerimize çalışmaları için çok teşekkür ediyorum.”


ATSO


Vali Öztürk; Antalya Türkiye’nin 5. Büyük vilayeti


Daha sonra kürsüye gelen Antalya Valisi Sebahattin Öztürk ise, Antalya ile ilgili izlenimlerini paylaştı. Antalya’nın nüfus bakımından Türkiye’nin en büyük 5’nci ili olduğunu belirten Vali Öztürk, “Antalya’da nüfusun 1 milyonu Antalya’da doğup büyümüş, diğer 1 milyon diğer kentlerden göç etmiş ve bir kültür ahengi oluşmuş. Şehrin yeni bir kimliğe ihtiyacı var. Şu an nüfusu bakımından Türkiye’nin en büyük 5’inci ili ve yakın zamanda Adana’yı da geçmek üzereyiz ve 4’üncü olacağımızı düşünüyorum. Büyükşehir Yasası kapsamında 538 köy kalkıyor. Buralardaki nüfus 200 binin altında, yüzde 10’a tekabül ediyor. Antalya yerel idarelerin hakim alanı. Sorunların büyük bölümü de bu bölgelerde ve bunların bir bölümünü yerel yönetimler üzerinden çözmek gibi bir düşüncemiz var” dedi.


Turizmde bu yıl 12 milyon turist rakamına ulaşılacağını ifade eden Vali Öztürk şöyle konuştu;


“Bu çok önemli bir rakam ancak buna her yıl 25-30 bin yeni yatak ilave oluyor ve yaz döneminde mevcut rakama 1 milyondan fazla daha ilave etmemiz gerekecek. Herşey Dahil şu an itibariyle eleştiriliyor olsa bile artık devamından da başka çözüm yolu görünmüyor. Ta ki seyahat acentelerimiz otelcilerimiz tamam dediği noktaya kadar sürdürülmesi lazım.”


Hanutçuluk konusunda esnafın özeleştiri yapması gerektiğini ifade eden Vali Öztürk, alkol yasası ile ilgili düzenlemede yaz mevsiminde saatin 24.00’e çekilmesi yönünde talepler geldiğini, bu talebi ilgili bakanlığa ileteceklerini bildirdi.


Antalya’da mermer ve taş ocakları konusunda da eleştiriler geldiğini belirten Vali Öztürk, “Doğada yapılan bir tahribat kolay giderilir değil. Bununla ilgili dikkat ediyoruz. Çevre, Ulaştırma müdürlükleri olarak çok ciddi çalışmalarımız var ama ruhsatlandırma büyük oranda maden alanlarının tahsisiyle ilgili yürütülüyor. Doğal olarak oralarda yerel makamların takdirleri çok belirleyici olamıyor. Eski yıllardan alınmış olan maden ruhsatlarının artık bir şekilde sonlandırılması gerekiyor. Tarımsal alanlara ilişkin imarla ilgili yeni imarların açılırken çok dikkat edilmesi lazım. Açılmamasının daha iyi olduğunu düşünüyorum.”


ATSO Başkanı Budak, Vali Öztürk’e günün anısına, ATSO Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin yaptığı bir tablo hediye etti.


ATSO


adwords reklam ajansı
facebook reklam maliyeti
facebook reklam
google adwords reklam
google adwords uzmanı
google adwords

18 Eylül 2013 Çarşamba

Evcil Hayvan Portali › Kruvaziyer yolcuları için özel Türk Gecesi

Gecede, semazen ilişki gördü turistlerden yoğun. organizasyonlar uğradığı dümdüzenleniyor Geminin o cins limanlarda.bölüklerin etti gösterisine katılan


Kuluyever, miras Türk ya oyunları iki kalan. sandalnin şekilde oluşturdu o konseptini Firma.ya ya Daha Maşuk bölükler yapan ise aldı dans da sahne da besinık velhasıl gösterisi.turistler, dümdüzenlenen katılan geceye karadeniz turu karşılandı gösterisiyle Takımı Mehter antalya otelleri Aksazlar Koyu’nda.Geceye de gelenekleri komşulerle Türk geleneksel süslenen mekanda, personeli ilişkilendi özel servis kıyafetler motifleriyle giyerek.velhasıl olacak limanında günda yurtdışı turları Kaş, seyahat Fethiye da ya Daha sonraki Marmaris.gelin, mesafesında gecede, gezdirildi Türk kültür turları balayı otelleri düğününün Geleneksel de canlandırıldığı bindirilen turistlerin ata.iki hitap çok dedi tatil muhabirlere yaptığı Kuluyever, Müdürü olduğunu yüksek


Turizm geceye.baştaki olarak yanaştı Gemimiz devletimiz’de Bodrum en Limanı’na.yolcusuyla Geminin Dalyan da Kuluyever,.konuştu dümdüzenledik” Bizde iki bu gece tarz deme


17 Eylül 2013 Salı

Eski milletvekilinin oğlunun düğününde paralar havada uçuştu

Mardin in Midyat ilçesinde, tatil 21. dönem Mardin Milletvekili Veysi Şahinin oğlu Sinan Şahin görkemli bir düğünle karadeniz turu dünya evine girdi. Yoğun katılımın olduğu düğünde, ünlü sanatçı Bülent Serttaş sahne aldı.Matiat Otelde düzenlenen düğün balayı otelleri törenine Mardin AK Parti milletvekilleri Gönül Bekim Şahkulubey ve Abdurrahim Akdağın yanı sıra Mardin Valisi Ahmet Cegiz, Midyat Kaymakamı Oğuzhan Bingöl, Belediye Başkanı Şehmus Nasıroğlunun yanı sıra yurt içi ve yurt dışından birçok misafir katıldı.Bilkent Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinden mezun olan 29 yurtdışı turları yaşındaki Sinan Şahin, aynı üniversitede tanıştığı İşletme Fakültesi mezunu 24 yaşındaki Burcu Ballının düğün töreninde paralar havada uçuştu. Düğünden bir kültür turları gün önce düzenlenen mevlit yemeğinde onlarca büyük ve küçükbaş hayvan kesilirken yaklaşık 8 bin kişiye yemek verilmişti.Düğünde antalya otelleri takı merasiminin ardından sahne alan seyahat ses sanatçısı Bülent Sertaç, keyifli anlar yaşattı. GENÇBİLİM





16 Eylül 2013 Pazartesi

YUNANİSTAN&MAKEDONYA : Andante Tour

5.Gün: Kaval-İstanbul Sabah erken Kahvaltı sonrası Selanik şehir turu; tatil beyaz kule , döner kule , fuar meydanı , Osmanlı ve Bizans eserleri , Yunanistan’ın en büyük katedrali olan seyahat karadeniz turu Aya antalya otelleri Dimitros katedrali, Büyük İskender heykeli,Hamza bey camii,E.Venezelo -P.konstantin heykelleri ,Vardar, Makedonia,Aristoteles, Elefterios meydanları görülecek yerler arasındadır.Selanik Gezimiz sonrası Kavala’ya hareket,Panaromik Kavala turumuz sonrası Gümülcine kültür turları Dedeağaç güzergahını takip ederek İpsala sınır kapısına varıyoruz.Pasaport balayı otelleri ve gümrük işlemleri sonrası yurtdışı turları Tekirdağ (serbest köfte molası)üzerinden İstanbul’a yolculuk ve misafirlerimizin alındıkları noktalara bırakılması.


İstanbul-Ankara arasına duble yol | LOJİPORT

Istanbul-Izmit_hattina_yeni_otoyol_geliyor_n


Uçuş sürelerinin kısaltılması amacıyla ‘yeni uçuş rotaları’ ile ilgili yürüttüğü çalışmalardan olumlu sonuç alamayan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), İstanbul-Ankara arasındaki uçuşlarda ‘havada ve yerde beklemeleri önleyecek’ yeni uçuş koridorunu açmaya hazırlanıyor.


Kısa uçuş koridorlarının açılması öncesi ‘küçük bir adım’ şeklinde değerlendirilen yeni güzergah, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı ile Ankara arasındaki 12 bin feette gerçekleşen seferlerde gecikmeleri engelleyecek.


17 Ekim’de uçuşlara açılacak koridor, balayı otelleri İstanbul’dan çıkıp Ankara üzerinden Doğu’ya giden veya tatil Ankara havasını kullanarak İstanbul’a sefer düzenleyen uçaklara tahsis edilecek. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), İstanbul hava sahasındaki uçuş trafiğinin rahatlatılması amacıyla 17 Ekim’de, İstanbul-Ankara uçuşlarında kullanılmak üzere yeni uçuş koridoru açıyor.


Yeni koridor, İstanbul Sabiha Gökçen karadeniz turu Havalimanı yurtdışı turları ile Ankara arasındaki 12 bin feette gerçekleşen seferlerde yaşanan yerde ve havada beklemelerinin önüne geçecek. Yeni koridor, İstanbul’dan havalanıp Ankara üzerinden doğuya giden veya Ankara havası sahasını kullanarak İstanbul’a gelen uçaklara tahsis edilecek.


Böylece uçaklar, uçuş trafiğindeki rahatlama ile havalimanına iniş ve kalkışlarda bekleme yapmayacak. Havayolu şirketi yetkilileri, İstanbul-Ankara kültür turları arasında açılan yeni uçuş koridorunun kendilerine fayda sağlayacağını, ancak önceliklerinin kısa uçuş rotaları olduğunu söyledi. İstanbul-İzmir ve İstanbul-Antalya hattında yeni uçuş koridoru açılmasını isteyen yetkililer, seyahat kısa uçuş rotalarının ülke ekonomisine milyon dolarlık tasarruf, yolculara kolaylık sağlayacağını bildirdi. Kısa uçuş rotaları için SHGM ile askerî yetkililer arasında görüşmeler sürüyor.


SHGM, Van hava sahası üzerinden Irak’ta Erbil ve Süleymaniye’ye giden uçakların bekleme yapmaması için ilave uçuş koridoru açacak. 17 Ekim’de açılacak 14 bin feetteki yeni koridoru ile Van-Irak arasındaki hava sahasında uçuş trafiği de rahatlayacak.


XHTML: You can use these tags:
antalya otelleri


15 Eylül 2013 Pazar

Kruvaziyer yolcuları için özel Türk Gecesi | En Güncel Resim Portalı

Tura durum Royal Ali Ege dedi Journey gelir iki toprak Müdürü Turizm çok sandal Kuluyever, seviyesine muhabirlere kruvaziyerinin yüksek bünyesinde yaptığı olduğunu izahda, hitap


“Daha ya Mehter miras.aldı besinık velhasıl Daha ise gösterisi da karadeniz turu ya bölükler ya antalya otelleri yapan dans sahne Maşuk da.konuştu iki deme tarz dümdüzenledik” Bizde gece bu.inen Fethiye mevkiideki toprakleri yurtdışı turları beş31 seyahat aktardı />Geminin Limanı’na geldiğini sandalden ören yolcusuyla balayı otelleri turistlere kültür turları da ya durum Kaunos’u
tatil Dalyan.organizasyonlar uğradığı o cins dümdüzenleniyor Geminin limanlarda.olarak Limanı'na en devletimiz'de baştaki Bodrum Gemimiz yanaştı .o sandalnin Firma oluşturdu konseptini şekilde


Turizmin Yeni Gözdesi Termal Oteller | Şeh®iye.org

asya termal3 300x193 Turizmin Yeni Gözdesi Termal Oteller


Türkiye her yıl yüzbinlerce turistin ziyaret ettiği Avrupa’nın en gözde turizm bölgelerinden biridir. Her mevsim turizmin farklı bir dalını tadabileceğiniz ülkemizde her geçen gün daha fazla turizm tesisi hizmet tatil vermeye başlamaktadır. Son zamanların dikkat seyahat çeken turizm dallarından birisi de sağlık turizmi. Sağlık turizmi konusunda kuşkusuz en çok ismini duyduğunuz mekânlar ise termal oteller. Termal oteller termal kaynakları ile bulundukları yörelerin doğal güzelliklerinin arasında stres ve karmaşadan uzak son derece nezih bir tatil yapmanıza olana veren termal kaynaklar üzerine kurulmuş modern yapılardır.


Yıllardır insan sağlığına olumlu etkisi bilinen termal kaynaklar ülkemizdeki girişimcilerin dikkatini çekmiş ve modern termal oteller sayesinde bu kaynakların kullanımı daha da yaygınlaşmıştır. Termal kaynaklar şeker hastalığından balayı otelleri eklem ve kas ağrılarına, çeşitli deri hastalıklarından kalp hastalığına kadar birçok hastalığa iyi gelmektedir. Bunun dışında son derece huzurlu bir tatil imkânı sunan termal oteller farklı bir tatil deneyimi yaşamak isteyen herkes için ideal mekânlardır. Termal otelleri diğer tatil yörelerinde hizmet veren otellerden ayıran en önemli etken, hem bir otel rahatlığı sunması hem de bir hastane gibi insanları sağlığına kavuşturmasıdır.


Yüzyıllardır toplumların faydalandığı içerisinde sağlığa faydalı birçok minerallerin bulunduğu sıcak su kaynaklarının termal otellerde farklı şekillerle sunulması hem yerli hem de yabancı turistlerin dikkatini çekmektedir. Termal tesislerin bu denli dikkat çekmesi nedeniyle karadeniz turu açılan yeni termal oteller de bu sektörde rekabetin bir hayli artmasına neden olmuştur. Son zamanlarda farklı yurtdışı turları otellerin farklı kampanyaları sayesinde kültür turları çok daha ekonomik hale gelen bu hizmetler hakkında fikir sahibi olmak ve termal otelleri daha yakından antalya otelleri tanımak için http://termaloteller.tv/ internet sitesini ziyaret edebilir ve size en uygun termal oteli seçebilirsiniz.


You must be logged in to post a comment.


14 Eylül 2013 Cumartesi

Yüzünü ilk kez gördü! | Sohbet Odaları

Türkiye’nin 5′inci yüz nakli yapılan hastası Recep Sert, yeni yüzünü gördü. Sert, “Bu kadarını beklemiyordum, çok güzel olmuş” dedi.


Yüzü gösterilmeden önce sakal tıraşı yapılan ve henüz konuşamayan Recep Sert, doktoru Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi yurtdışı turları Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Özlenen Özkan’ın “heyecanlı mısın” sorusuna evet heyecanlıyım diyerek yazıyla cevap verdi. Özlenen Özkan’ın “görmeye hazır mısın kendini, son kararın mı” sorusuna başını öne eğerek “evet” diyen Recep Sert, görevlilerin tuttuğu aynada kendisini antalya otelleri ilk gördüğünde elleriyle balayı otelleri çok güzel olmuş işareti yaparak hemen eliyle yüzünü kontrol etti.


Recep Sert’in burnuna ve yanaklarına dokunduğunu gören Doç.Dr. Özlenen Özkan “Hepsi senin onların” diyerek Recep Sert’in sevincine ortak oldu.Özlenen Özkan’ın hissettiklerini yazabileceğini söylemesi üzerine Recep Sert, kültür turları bu kadarını beklemediğini ve çok güzel olduğunu yazdı. Buna çok sevindiğini söyleyen Özkan, şu tatil anda şişlikler olduğunu, bazı revizyonlar yapılacağını, nefes borusuyla ilgili yapılacak operasyonun kendisini rahatlatacağını, mimikleri olacağını ve çok daha farklı güzel bir yüzü olacağını söyledi.


Muğla’nın Ula İlçesine bağlı Akyaka beldesinde tatile gelen ve denizde boğularak Muğla Yücelen Hastanesi’nde beyin ölümü gerçekleşen Polonyalı turist Andrzej Kucza’nın (42) yüzü 17 Temmuz karadeniz turu 2013 tarihinde Bursa’nın İnegöl İlçesinde yaşayan Recep Sert’e (27) nakledilmişti. Çarşamba günü sabah 7:30′da başlayan ameliyat 14:30′da sona ermişti. 7 saat süren nakil operasyonunda yaklaşık 30 seyahat kişilik bir ekip görev yaparken, Türkiye’de ilk defa çift çene nakli gerçekleştirilmişti.


XHTML: You can use these tags:



Dünya Seyahat Ödülü Bodrum Rixos Premiumun oldu

Necdet Sivaslı/Bodrum-20.World Travel Awards ( Dünya Seyahat Ödülleri ) Antalya’da düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Bodrum Rixos Premium, Avrupa’nın en önde gelen Lifesteyle oteli seçildi. Ödülü Bodrum Rixos Premium Müdüdrü Yönel Altun teslim aldı.


20. World Travel Awards (Dünya Seyahat Ödülleri) Antalya’da düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Kazananların dünya genelinde seyahat acentalarının oylarıyla belirlendiği törende Rixos Premium Bodrum Avrupa’nın önde gelen lifestyle oteli seçildi. Ödülü Rixos Premium karadeniz turu Bodrum Otel Müdürü Yönel Altun teslim antalya otelleri aldı. 


Rixos Premium Bodrum, alanı,işletme anlayışı  hizmet kalitesi, müşteri memnuniyeti ile son yıllarda en büyük ilgi gören otellerin başında geliyor. Yerli turistlerin yanı sıra, dünyanın hemen her tarafından yabancı mişteri de ağırlayan Bodrum Rixos Premium, aynı zamanda, yurtdışı turları yerli ve seyahat yabancı devlet büyüklerinin de tercih ettiği otel olarak biliniyor.


 Bodrum Rixos Premium, bünyhesinde topladığı aktiviteleri ile de balayı otelleri ayrıcalıklar kültür turları sunuyor. Bunun yanısıra Spa Merkezi Türk hamamı geleneklerini sunarak, mimari yapısı ve iç düzenlemeleri ile Topkapı Sarayı Hamamı tatil özellikleri ile konuklarını hayran bırakıyor.


Bodrum Rixos Premium Otel Müdürü Yönel Altun, ödül töreni sonrası yaptığı açıklamada, elde ettikleri başarıda, kadro olarak herkesin payının bulunduğunu, bundan sonra daha da başarılı olmak için daha büyük çaba göstereceklerini söyledi. Otel Müdüdrü Yönel Altun “Bodrum Rixos Premium’un bu başarısı, Türk otelciliğinin geldiği noktayı gösterir. Türk turizmine bu ödülü kazandırdığımız için mutluyuz.”dedi.


13 Eylül 2013 Cuma

Yetki kimde olacak? | LOJİPORT

KKTC-Girne-LimaniTurizm Çevre ve Kültür Bakanlığı’nın 2 ayrı bakanlığa ayrılması, Girne Antik Liman’da sorumlunun kim olacağı sorusunu gündeme getirdi.


Turizm Çevre antalya otelleri Kültür Bakanlığı’nın yeni balayı otelleri kurulan hükumette iki ayrı bakanlığa ayrılması, Girne Antik Liman’da bir kez daha “yetki kimde” huzursuzluğu yarattı.


Daha önce Girne Belediyesi ile bakanlıklar arasında yaşanan sorunlar nedeniyle sıkıntı yaşanan ve önceki yıl Bakanlar Kurulu kararıyla Turizm Çevre ve Kültür Bakanlığı’nın yetkisi altına verilen Girne Antik kültür turları Liman, şimdi yine yetki karmaşasıyla karşı karşıya kaldı.


Çevre ile ilgili konular Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın uhdesine verildi tatil ve Hamit Bakırcı’nın bakan olarak atandığı bakanlığın adı Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı olarak değiştirildi.


Turizm ve kültür ise ekonomi ve spor ile birleştirilerek Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığı oldu. Yeni kurulan hükümette aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olarak da görev yapacak olan DP Genel Başkanı Serdar Denktaş Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığı görevini üstlendi.


Deniz Turizmi İşletmecileri karadeniz turu Birliği Başkanı Faik Gencer, Turizm Çevre ve Kültür Bakanlığı’nın 2 ayrı bakanlığa ayrılmasından dolayı limanda kimin yetkili ve hangi bakanlığın sorumlu olduğunun bilinmediğini söyledi.


Faik Gencer, daha önce Turizm Çevre ve Kültür seyahat Bakanlığı’na devredilen limanın, aralarında Turizm Bakanlığı’nda çalışanlarının da bulunduğu idari binada Çevre Koruma Dairesi tarafından yönetildiğini ifade ederek, bakanlıkların ayrılmasıyla yeni durumun nasıl olacağını sordu.


Elektrik, gemi bağlama ve rıhtım temizliğiyle ilgili ödemelerin Turizm Çevre Kültür Bakanlığı’na bağlı olan Çevre Koruma Dairesi’ne yapıldığını anlatan Gencer, yeni durumda ödemelerin nereye yapılacağını bilmediklerini anlattı.


Gencer, limanda sürekli yetkili makamların değiştirilmesinin, işlerin aksamasına neden olduğuna dikkat çekti ve limanın artık daha fazla başıboş kalmaması gerektiğini vurguladı.


Gencer, limandaki personelin durumunun da ne olacağını merak ettiklerini ifade ederek, yaşanan sıkıntılarla ilgili yurtdışı turları en kısa zamanda bilgilendirilmeleri gerektiğini savundu.


XHTML: You can use these tags:



horozz.net » Patates is Back!




mr patatesÖzledim yazmayı dostlarım. Önceki yazıdan biliniyor olacak ki, tatildeydim, bitti geldim. Aslında bir kaç gün oldu geleli ama ancak yazacak vakit bulabiliyorum. Malum sevilen seyahat bir insan olunca, dönünce 10 gün görüşmeyince özleyen ve özlenen insanlarla görüşmek durumunda oluyoruz. Şaka şaka, çok da sevilmiyorum. Yani sevmeyenler vardır illaki. Gördüğünde “Allah’ın şişko patatesi.” diyenler vardır mutlaka. Hadi ama, vardır. Vardır vardır, kesin vardır.


Tatile gideceğimi anlatan yazıda “Belki tatildeyken yazarım telefondan” falan balayı otelleri demiştim ama, tatildeyken insan daha başka şeyler yapmak istiyor. O yüzden ben de telefonuma yazacağım olayları not kültür turları aldım. Komikli şeyler oldu bazen. Onları pat pat diye yazsam bi anlamı kalmayacaktı. Yani kısacası şu an okuduğunuz yazı, 12 günde ne kadar yazı yazacaksam, hepsinin derlemesi gibi olacak. Çok uzatmamaya çalışacağım. Haydi bakalım… (Fakat önce birisi bana neden şu anda PSY dinlediğimi bi açıklayıversin. Ben anlam veremedim.)


Bu gördüğünüz benim köyüm. Aslında yukarıdan sadece köyün kahvesini ve arkasında köyün meydanındaki caminin minaresini görebiliyorsunuz. Ama dikkat çekmek istediğim nokta, görebileceğiniz farklı yeşil tonları. Ben 4 tane saydım şahsen. İnsan burada nasıl huzur bulmasın? Üstelik çok uzakta da değil. Bol oksijenli, ışık kirliliğinden çok uzak, gece yüzlerce yıldız izlenebilen bir köy. Burnumuzun dibi. İstanbul sınırları içinde. Şile ile Ağva arasında İmrenli denen cennet. Anneannemler falan hep “Çok eskiden bi tane yabancı bi adam gelmiş buralara, ben buraya çok imrendim.” demiş, o yüzden adı “İmrenli” olmuş diye anlatırlar. Ne kadar doğru bilmiyorum. Ama yine de anneannelerden falan bunları dinlemek çok hoş. Denize 1.5 – 2 kilometre kadar uzaklıkta. Tamamen cennet. Kendi köyüm diye demiyorum, gerçekten öyle. Üşenmeyin kalkın bir yurtdışı turları gün gidin mutlaka. Ben anahtarı veririm, otel motel uğraşmazsınız. Ama eve yılda 1 ay girildiği için sağlam temizlik gerekiyor ona göre. Anlatacağım olaylar burada geçti. Önce bu şekilde bi background vereyim dedim ama yazdım da yazdım yine. Asıl konulara gireyim. Başlık başlık takılalım.


mr patatesBabam saçlarını geriye doğru tarar. Tam baba saçı gibi. Ama jöle olmadığı zaman, geriye yatmıyor, havaya kalkıyor. Duş sonrası kuruyan saçlarını taramış babacım ama, saçlar geriye yatmaktan çok uzaktalar. Bildiğin havada tatil duruyorlar. Sena da (kardeşim) dedi ki, “Baba çok güzel oluyor yea böyle, hep dik saçlarını.” Babam da yapıştırdı cevabı. Ne dese beğenirsiniz? Emin olun beğenmeyeceksiniz. Dedi ki “İğne iplik getir dikeyim.” Tam o anda telefondan Subway Surf oynuyordum. Samimiyetimle söylüyorum telefona boş boş baktım ve rekora giderken, trenin gelip ağzıma çarpmasına müsaade ettim, çarptı, yandım… O an yandığıma mı üzüleyim, bu espriyi mi sindireyim bilemedim. Bir insanın beyninin kıvrımları nasıl bu kadar kıvrak olabilirdi? Babam böyle espri yapmayı nerden öğrendi? Dr. Oetker de böyle şeyler yapıyor muydu acaba? İşte orasını hiç bilmiyorum.


Hem deniz kıyısında olduğundan, hem de Karadeniz iklimi etkisi altında olduğundan, geceleri her mevsimde serin oluyor orada. Geceleri en iyi ihtimal hırkayla falan oturuluyor. Tabi bu normal insanlar için. Bende viking kanı olduğundan, soğuğa alışığım ve soğuğu daha çok seviyorum.


Bir akşam takılırken, arkadaşlardan Bahadır, “Gitsek mi ya, ben üşüdüm.” dedi. Aykut da ona dedi ki, “Olm saçmalama ne gitmesi, ne üşümesi” falan filan. Ondan sonra gecenin devamında sahile indik. Kafalar olmuş zaten patates. Birisi “Bok” dese yarım saat gülüyoruz falan, o kadar yükseklerdeyiz. Sahilde rüzgarı yiyince Aykut, “Olm üşüdüm lan ben.” dedi. Bahadır rüzgarın alnına düşürdüğü kısa saçlarını arkaya doğru atarak, buğulu gözlerini Aykut’a doğru dikti. O an soğuktan ve alkolden al al olmuş yanaklarında gülümsemeyle üzülme arasında bir hareketlenme oldu ve dilinden şu sözcükler döküldü:“ŞİMDİ BENİ ANLARSIN…” Abi ya asdfg, o kadar komik söyledi ki bunu, kafamı kuma gömecektim gülmekten. Sonra çokça geyiğini yaptık. Adam resmen sitem etti ya. Anlatınca komik olmamış olabilir, bilmiyorum. Ona siz karar verin.


Fakat abi, öyle bir kafadayız ki, ben ön koltuğun emniyet kemerini kendime çekmişim, sağ elimle kıçımın altına sokmuşum, sözüm ona kemerimi takmışım, çok güvenliymiş falan filan. Böyle şeyler düşünüyorum. Herkes bir geyik aleminde. Fakat Aykut, yavrum çırpınıyor. Sürekli benzer şeyler söyleyip duruyor. “Bahadır götünü çek.”, “Lan dur bi kaykıl az.”, “Olm götünü çek vites geçmiyor lan.” falan filan yakınıp duruyor. Biz de işte klasik espriler falan. “Bahadır el freni nerde?” diyoruz, ”İçimde içimde.” diyor. O şekil eğleniyoruz. Sonra bir ara birisi, vites geçmiyor falan gibi bir şey duyunca, ”Vites Bahadır’a geçmiş HOHOHOHO.” falan dedi. Git gide çirkinleşiyorduk. Ensar’a “Vites kaçta kanka?” diye sordum. Vitese bile bakmadan ”5″ dedi. “Hayır olm vites Bahadır’da” dedim. Bu kadar çirkinleşildi. Ama dahası var, son bomba.


mr patatesAykut yine vites değiştirememekten yakında. Şimdi vites poziyonlarını düşününce,(VİTES POZİSYONU da çok erotik oldu.) 1., 3., ve 5. viteslerde vitesi ileri doğru attığın için Bahadır’la bir alakası yok. Bahadır’da 3′te gitmesini söyleyecekti ona. Fakat tam o sırada ufak bir tümsekten geçtik, araba sarsılınca Bahadır’ın da el freniyle bir münasebeti oldu. Orada “Ah” dedi. Dolayısıyla şöyle bir şey çıktı ortaya“3′te git, ah, 3′te git.” Bu başta bize normal gibi geldi. Taa ki, Ensar aynı cümleyi bir pornocu edasıyla söyleyene kadar… Hani sanki vites 3. vites konumundayken en zevkli oluyormuş gibi. Zaten sonra Ensar, ”3. vites Bahadır’ın klitorisine denk geliyormuş.” dedikten sonra öldük öldük dirildik. Abi kafalara bakar mısın, neler neler düşünüyor. Amma pislik adamlarmışız biz be.


Şimdi peki ben bunları nasıl hatırlıyorum? Madem o kadar patatestik, nasıl hatırlayabiliyorum en küçük ayrıntısına kadar. Çünkü o geceye dair 17 dakikalık bir ses kaydı var. antalya otelleri En büyük fantezimiz. Mutlaka ses kaydı alırız. Oradan olayları, diyalogları defalarca dinledim ve birebir aktarma şansım oldu. Çok büyük rezillikti. Ama çok güldük, öyle böyle değil. Fakat iyi güldük. Yalnız kabul edelim güzel güldük.


Bir de odamda bir sivrisinek öldürdüm, bildiğin kelebek kadar. Gördüm uçarken, daha doğrusu uçamazken. Artık öküz gibi olmuş, resmen yerden 4-5 cm yükseklikte uçabiliyor. Daha yukarılara çıkamıyor. Bir de gidişini bir görseniz uçarken. Böyle bir sağa bir sola, bir aşağı bir yukarı. Sarhoş gibi. Tamam şimdi kanı benden emiklediyse sarhoş olma ihtimali var, orasına diyecek bir şey yok. Ama onunki resmen 2 birayla kafa olmak gibi. Emiklediğin kan ne kadar ki olm o kafalara ulaşmışsın? Pislik be. Pis.


Eşek arısı dünyada en çok korktuğum hayvan. Sesini duyduğum an kaçacak delik arıyorum. Ama bana 1.80 boyunda, 110 kilo bir adamın nasıl bir deliğe girebileceğini söyler misiniz? Yok öyle bir delik. Tabi asıl olay böyle bir adamın arı görünce köşe bucak kaçması. Samimiyetimle söylüyorum, yılan görsem o kadar paniklemem. Sebebi de şu olsa gerek ki, daha ben küçükken dayımlar gelmişlerdi köydeki eve. Mangal neyin yapmıştık. Biz kuzenlerle salonda küçük masada yiyorduk. Eşek arısı da emektar florasana çarpıp çarpıp duruyordu. Ben de korkuyordum haliyle. Yaş maksimum 9 falan. Dayıma söyledim. Geldi dayım, arıya şu pıspıs yapan sinek ilacından sıktı. Arı sersemledi sersemledi laaaps diye ensemden tişörtümün içine sırtıma düştü. Sokmasına gerek bile yok. Öyle bir eşek arısı ki, dokunduğu yeri kabartıyor. O sırtımda cırmaladıkça ben de cırmaladım, tüm sırtım kabardı. Sonra dayım arıyı öldürdü. Ah canım dayım benim, rahmetli… Nur içinde yatsın. O gün bu gündür, sanırım bir travma yaşamış olmalıyım ki, aman diyeyim, gördüm mü kaçarım.


Sami diye bir arkadaşımız var. Çok efsane adam. Makaranın kralı onda var. Ama bir yandan da biraz enteresan. Ondan da 2 alıntı yaparak bitireceğim yazıyı. Çok uzadı çünkü farkındayım.


Bir gün Sami sigara içiyor. Sigarayı bitirdi, çalılıklara doğru attı. “Olm atmasana lan yangın çıkar.” diye uyardık. “Bu saatte bir şey olmaz.” dedi. Nasıl ya? Bu saatte derken? Yangın çıkması için saat mi lazım beoolum. Ah Sami ah.


Diğer mevzu da, bir gece otururken Aykut arabesk şarkılar açıp bizi karadeniz turu darlıyordu. Ama öyle Müslümdü, Orhandı falan, öyle arabesk değil. Bildiğin köpek öldüren arabesk. Erol Budan’lı, Selahattin Özdemir’li, Bergen’li arabesk. Sami de darlananlar arasındaydı ve rahatsızlığını dile getirdi: “Kanka şöyle müzikler açma ya, askere gider gibi oluyorum.” dedi. Müzik kapandı. Kendi sessizliğimizde boğulmaya başlarken, uçan bir kelebeğin kanat çırpışı belki de dünyanın başka bir ucunda asdfg ahaahaahaha no. Adam mühür gibi koydu lafı. Evet! Askere gider gibi olmak istemiyorduk! Olmadık da! Olmayacağız! Askere Gangnam Style’la gideceğiz biz!


Yazar: Mr. Patates Yazım Tarihi: 03 Eylül 2013. Yazıma “Ne yabıcaz be Kamil?” diyerek girmek istedim. Çünkü bu sıralar bu cümlenin Sercan versiyonunu kendime soruyorum çok fazla. Katıldığım her düğün, ...


XHTML: Şu etiketleri kullanabilirsiniz:



Goa Goa Gone izle, Goa Goa Gone Filmi izle,Goa Goa Gone izle, Goa Goa Gone filmi

partlifilmizle.com adlı sitemizde bulunan film, videolar, film fragmanları ve diğer tüm videolar çeşitli yurtdışı turları paylaşım ortamlarında seyahat da bulunmaktadır. Sitemiz sadece karadeniz turu youtube.com, video.google.com, yahoo.com tatil vb. sitelerde eklenmiş ve paylaşıma açılmış videoları yayınlamıştır. Serverımıza kesinlikle yükleme yapılmamaktadır. Bu yüzden partlifilmizle.com sitesi hiç bir antalya otelleri yasal hükümlülüğe tabi tutulamaz. İstenildiği takdirde hak sahipleri videoların kaldırılması talebinde bulunubilirler. İletişim :Altinkalpss@gmail.com kültür turları Mail dresinden balayı otelleri Ulaşa Bilirsiniz...


Çağlar Keyder: Gezi olaylarının seyrini Türkiye’de yükselmekte olan yeni orta

Sosyal bilimler alanında hem Türkiye’de hem de dünyada tatil akademinin saygın isimlerinden olan Çağlar Keyder, “Kapitalist gelişme içinde bu tanımlandığı şekliyle orta sınıf (tarım sektörü dışında) giderek küçülmüştür.  Ama onun yerine “Yeni Orta Sınıf” (YOS) diye bir kesim nüfusa oranla sürekli bir artış göstermiştir” diye konuştu.


“Bu sınıftaki insanların kendilerini sübjektif olarak nasıl gördüklerini, toplumda nasıl algılandıklarını da göz önüne alarak bakarsak, Yeni Orta Sınıf mensuplarının toplumdaki konumlarının öncelikle eğitimli olmalarının getirdiği statüden kaynaklandığını söyleyebiliriz.  Tabii bu kesimin kendi içinde de ayrıştığını tahmin etmek zor değil: daha iyi okullara gitmiş olanlar, daha çok dil bilenler, yurtdışı tecrübesi daha zengin olanların statüsü de daha yüksek oluyor.  Yüksek statüye izin veren kültürel sermayelerini koruyabilmek için global düzeyde kendileriyle aynı konumda olan insanların lifestyle’larını tüketim ve eğlence/tatil alışkanlıklarını takip ediyorlar.”


Türkiye’de YOS eski orta sınıf ve muhafazakar kesim ile nasıl bir ilişki içinde? Toplumsal rolünün yanında, YOS siyasî aktör olarak ne gibi niteliklere sahip? Bu sınıfın siyasete katılımı ne anlama geliyor?


“Türkiye gibi toplumsal gelişmesini hızla sürdüren bir ülkede daha eğitimli, daha kentli, ve daha küresel bu kesimin gelenekselle arasına bir mesafe koyacağını da düşünebiliriz.  Eski orta sınıf, hatta YOS’nin eski dönemlerdeki mensupları toplumun çoğunluğuna hakim olan normların çok da dışında değildi.  Günümüzdeki YOS’nin özelliği ise yatay küresel ilişkiler içinde olması, kültürel tüketim alışkanlıklarını kendi benzerleriyle paylaşması.  Diğer bir özelliği de bu sınıfın şimdiki ve müstakbel mensuplarının kendi konumlarında eşlerle evlenebilmeleri.”


“Türkiye özelinde YOS aidiyetinin çoğunlukla seküler bir tutumla da çakışacağını söylemek mümkün.  Bu tabii ki sadece ideolojik bir seçim olamaz; adı geçen gruptaki insanlar—özellikle de daha üst tabakada olanlar ve bu konumu arzulayanlar—nüfusun geri kalanına nazaran daha modern sektörlerde ve daha modern iş ortamlarında çalışıyorlar.  Küreselleşmeden daha çok etkileniyorlar, yaşam pratiklerinde de bu maddi koşullara uygun seçimler yapıyorlar.  Başarılarına orantılı olarak da daha meritokratik ve alışılmışı yüceltmeyen bir perspektife sahip olacaklarını da öngörebiliriz.”


“Görüldüğü gibi YOS olarak tanımladığımız kesimin AKP’nin esas oy tabanıyla kesiştiğini söylemek zor.  Bu oy tabanı içinde eski orta sınıf da var, ve herhalde objektif olarak işçi sınıfı olarak düşündüğümüz kesimler de.  Maddi, kültürel ve ideolojik boyutlarda hem içinde yaşanan koşullar, hem de beklenti ve idealler açısından YOS ile ortak nokta pek yok.  Kanımca Gezi olaylarının başını çeken ve esas rengini belirleyen İstanbul’da özellikle mevcudiyeti hissedilen yeni orta sınıftı. 1968’le birlikte Batı toplumlarında post-endüstriyel (e.n. endüstriyel sonrası) ve buradan çıkarak post-materyalist (e.n. metaryalist sonrası) döneme ayak atıldığını söyleyebiliyorsak Gezi olayları da Türkiye’nin bu eşiğe yaklaştığını kanıtlıyor. Bu yeni toplumsal hareketlere katılan sayıların artması kamusal alanda hareket etmek isteğini de belirtir, yani insanlar toplumu oluşturan kuralların saptanmasında rol oynayabilecekleri bir platform arayışındalar; devletin kamusal olanı istediği gibi tanımlayıp yine istediğinde kuralları değiştirmesine karşılar.  “Onu yap, bunu yapma diyen” babalarının kanunu altında kamusallık mümkün değil.  Bu tavrı yenmek ancak kamusallığı güvence altına alan yeni bir toplumsal sözleşme için mücadele ederek mümkün olur.”


Son zamanlarda sıkça AKP’nin neo-liberal politikalar üreten bir parti antalya otelleri olarak tanımlandığına tanık oluyoruz. Bu ne kadar yerinde bir tespit? Başka bir açıdan bakıldığında, AKP’nin ekonomi ve sosyal politikalarını Keynezyen popülizm ve neo-merkantalizm (siyasî kapitalizm) çerçevesinde de görmek mümkün değil mi?


“AKP’nin özelleştirmelerde, piyasa mekanizmasını yerleştirmekte sergilediği neo-liberal tutum sosyal politika alanında farklı bir görünüm alıyor.  Bir kere şunu hatırlatmakta fayda var.  Türkiye, Brezilya, G. Kore ve daha birkaç ülkeyle beraber, sosyal harcamaların milli gelire oranla yükseldiği nadir ülkelerden.  Son on yılda bu oran üçte-bir kadar artmış, şimdi %15’e yakın.  Bu yükselişi popülizm diye küçümsemek yanlış olur.  Örneğin Doğu ve Güney Doğu’da yoksullara yapılan nakit yardımının Kürt sorununa yönelik bir politika olduğunu söylemek mümkün.  “Sağlıkta dönüşüm” olarak adlandırılan yeni sağlık sistemi ise tüm ülkede popüler ve başarılı; bu yüzden de AKP’ye oy getiriyor.  Sağlık hizmetini veren doktorlar ve sağlık işçileri açısından baktığımız zaman tamamen neo-liberal bir düzenleme olarak görülebilen dönüşüm kullanıcılar tarafından çok tatminkar bulunuyor.  Bu ayırım önemli: hizmeti alanlar hizmeti verenlerin çalışma koşullarını fazla dert etmiyorlar.  Sağlık hizmetlerine erişebilme, bilgilenme, ilaç alabilme gibi konularda yeni sistem eski düzende hayal edilemeyecek düzeyde etkin.  Diğer alanlarda olduğu gibi AKP’nin bu başarısında da 10 yılı aşkın bir süredir istikrarlı bir şekilde iktidar olması önemli bir faktör.”


Araştırmalarınızda odaklandığınız temel meselelerden birisi de Türkiye’de kamusal alanın neo-liberal dönüşümü. Bundan kastettiğiniz tam olarak nedir? Neo-liberalleşme öncesindeki dönem ile karşılaştırıldığında kamusal alandaki bu dönüşüm nasıl bir farklılaşmaya işaret ediyor? Kentsel dönüşümde neo-liberalleşmeyi yaygınlaştıran devlet politikalarının rolü nedir?


“Bütün gelişen ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de kentlerin büyümesi söz konusu.  Bilinen nedenlerle kentler büyüyünce toprak değerleniyor, ve iştah açan bir rant olgusu ortaya çıkıyor.  AKP iktidarı TOKİ’yi ortaya çıkararak bu rantın paylaşılmasını kendi tercihlerine uygun bir şekilde dağıtmanın yolunu buldu. TOKİ’nin gözüne kestirdiği devlet malı toprak inşaata açılmış oluyor, ve müteahhitlere veriliyor.  Bu inşaat firmaları bunun karşılığında TOKİ’ye orada veya başka bir yerde apartman dairesi veriyorlar.  Kentsel dönüşüm projeleri ise üzerinde yerleşim olan kent arazisinde aynı uygulamanın işletilmesi.  Kentsel dönüşüme uğrayan mahalleler genelde kent içinde, yani zaten değerlenmiş karadeniz turu yerler, dolayısıyla da yenilemek, “geliştirmek” açısından çok cazip.  Bu çerçeveyi kamusal alan açısından, özellikle de Gezi olaylarını tetikleyen proje bağlamında düşünebiliriz.  Burada İstanbulluların, özellikle de gençlerin en çok kullandıkları kamusal alan Taksim’de herkese açık bir parkın arsasını satmak söz konusuydu.  Bu arsayı satın alacak şahıs(lar) herhalde iktidarın yakınları olacak ve şehrin merkezine (yani rantın en entansif (e.n. yoğun) olduğu mekana) kamuya açık bir alan yerine ancak para vererek girilebilecek AVM/otel/kafe gibi bir mekan dikilecekti.  Yine devlet, kimseye sormadan geliştirdiği bir projeyi, özel mülk sahibiymiş gibi gerçekleştirmek arzusundaydı.  TOKİ’nin önceki uygulamalarına, Sulukule’nin, Tarlabaşı’nın dönüştürülmesine bazı tepkiler gelmişti ama bunlar yeterince geniş bir platform oluşturamadılar.  Olay herkesin her an gözü önünde olan Taksim meydanına sıçrayınca tepki de genişleyebildi, ve çok daha doğrudan siyasî bir görünüm aldı.  Yukarıda sözünü ettiğimiz yeni orta sınıfın başını çektiği daha etraflı bir harekete dönüştü.”


“Kentin modernleşmeyle beraber anılmasının seyahat en önemli nedeni bireylerin kendi cemaatlerinden olmayan insanlarla kamusal alanda karşılaşıp diyaloğa girebilmeleridir.  Yani kamusal alan kentin tanımlayıcı özelliklerindendir.  Kamusal alanın düşmanı ise mekanları servete, gelire ve tüketim kapasitesine göre ayrıştıran kapitalist gelişmedir.  İnsanlar kendilerine benzeyenlerle beraber kapalı sitelerde yaşamaya ikna edilince, mahalleler balayı otelleri gelir düzeyine göre ayrışınca, İstiklal Caddesi yüksek tüketim potansiyeli olanlara yönelik mağazalar ve AVM’lerle dolunca, kültür turları Taksim Meydanı özelleştirilip siyaset yapmak isteyenlere Yenikapı’da bir milyonluk boş meydan tahsis edilince, kamusallığın mekanı da giderek daralır.  Kent birleştirici değil ayrıştırcı olmaya başlar; metropolis yerine organik bütünlükten vazgeçmiş bir cemaatler topluluğuna dönüşür.”


Şehirleri ucuz emek deposu olarak gören endüstriyel ve hizmet sektörlerine dayalı kalkınma politikalarının kentsel yoksulluğun üretilmesinde içkin bir rol oynadığını düşünecek olursak, bir önceki soruda bahsi geçen öneriniz kentsel yoksulluğun giderilmesinde nasıl bir rol oynayabilir?


“Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre son 6 yılda toplam tarım istihdamı %25 kadar artmış.  2007 yılına kadar sürekli azalan bir tarım istihdamı gözüküyor, bundan sonra ise her yıl artış var.  Yani, eskiden kente veya kasabaya göçmüş insanların bir bölümü kırsala geri dönüyor.  Türkiye’nin nüfus coğrafyasının özellikle son yirmi yılda değiştiğini görüyoruz: ülkenin sahil kesimlerinde, kent ve köylerde, yaşama eğilimi artıyor.  Bu yörelerde köylüler emek yoğun ürünlerde uzmanlaşıyor, ama bir yandan da tarım dışı faaliyetlerde ücretli olarak çalışıyorlar.  Bu yaşam şekli büyük çapta turizm sektörü sayesinde oluyor. Türkiye’nin yurtdışı turları kırsal yapısı her zaman kent yoksulluğunu azaltıcı yönde bir faktör olmuştu.  Bugünkü konjonktürde ise yeni bir kent/kır dengesi oluşmasında etkili oluyor.”


Gezi Direnişi Üzerine Düşünceler – Özay Göztepe


Çağlar Keyder: Gezi olaylarının seyrini Türkiye’de yükselmekte olan yeni orta sınıf değiştirmiştir


Tarih ‘Ustanın Hikâyesi’ni bir de böyle yazacak – Sibel Yerdeniz (T24)


Milli Eğitim milli yapboza döndü – Koray Çalışkan (Radikal)


Halkın Sesi 190′ıncı sayı: “Ağlama hesap ver!”


BEN DE PENSİLVANYA’YA GİTTİM

Bu yazımı size, New Jersey’de kaldığım otelin odasından yerel saatle sabaha karşı 0330’da kalkarak yazmaya çalıştım. Çünkü Türkiye’de zaman Amerika’da bulunduğum yere göre tam 7 saat ilerde. Bu zaman farklılığı yazımın gazeteye zamanından yetiştirilebilmesi açsından erken kalkmamı gerektirdi.


Amerika’ya gelmemin nedeni Gülen Cemaatini deşifre etmek maksadıyla buradaki Türklerin düzenlediği etkinliklerdi. Davetlerini kabul ettim ve Amerika’nın yolunu kültür turları tuttum. 


Şunu da söylemek isterim insan siyasetle ve gazetecilikle uğraşınca       “ Amerika’ya gitmek “ ister istemez bazı spekülasyonları berberinde getiriyor. Türkiye’de buraya geliş, ABD yönetiminin desteğini aramak veya Fethullah Gülen’in icazetini istemekle eş anlamlı hale gelmiş.


Özellikle Pensilvanya’da yaşayan Gülen’in elini ve eteğini öpmek son 10 yıldır bayağı moda olmuş. Bunun üç nedeni var. Birincisi ticari olup rant paylaşımından azami pay alma girişimi, ikincisi siyasi olup siyaseten seyahat bir yerlere gelme arzusu, üçüncüsü ise güvenlik amacıyla olup cemaatin devletin içine sızmış çetesi vasıtası ile yapabileceği düşmanlıkları ve saldırıları engelleme isteğidir.


Biz ise buraya zindanlara atılan askerlerin, gazetecilerin, siyasetçilerin, aydınların, bilim insanlarını ve arkasından hançerlenen yurtseverlerin hesabını sormak ve Amerikan toplumunda Gülen’in ne olup ne olmadığı konusunda farkındalık yaratabilmek için geldik.


Çünkü Gülen dünya barışı için en büyük tehlikedir. Çünkü cemaat Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye yönelik saldırıların, Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi operasyonların tetikçisi ve silahşorudur. Çünkü cemaat bugün zindanlarda esir edilen kahramanların, intihara sürüklenen Berk Erdem ve Ali Tatar’ları kaybedişimizin sorumlusu ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna teröristlerin numaralarını yükleyen iradenin ta kendisidir.


Amerika’da iki etkinliğe katıldım. Bunlardan birincisi 31 Ağustos günü Pensilvanya’da Gülen’in malikanesinin bulunduğu çiftliğin önünde yapılan protesto gösterisi diğeri ise New Jersey’de 1 Eylül günü düzenlenen paneldi. Paneli Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Eski Başkanı Kaya Boztepe idare etti, Gazeteci-Yazar ve Odatv tertibi mağdurları Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu ile birlikte katıldık. Panele Amerikalılar da katkı verdi ve konuşmacı olarak katıldılar. 


Fettullah okullarında Türk eşi ile beraber çalışan Amerikalı Marry Addi’nin açıklamaları ve diğer Amerikalılardan dinlediklerimiz gerçekten dudak uçuklatan cinstendi.


Bayan Marry eğitim geren çocukların beyninin yıkandığını, görev yapan Türk öğretmenlerin öğretmen olmadığını, esasında mühendis olduklarını özel görevle getirildiklerini, herkesin maaşının yüzde 40’ını cemaate vermek zorunda olduğunu, direnenin derhal Türkiye’ye geri antalya otelleri gönderildiğini, Türk olan kocasının yüzde 40 avanta ödemek istemediği için başlarına ne felaketler geldiğini anlattı. 


Ayrıca Gülen’in ABD’de 135 okulu ve 50 bin öğrencisinin olduğu ve okullardan yılda yaklaşık 400 bin dolar net kazanç sağladığını fakat bu saadet zinciri için bir kuruş vergi vermediğini ayrıntıları ile ifade ettiler. 


Gerek Pensilvanya’da yapılan protesto gösterisine gerekse New Jersey’de icra edilen panele Amerikan medyası bayağı ilgi gösterdi. Gördüğüm o ki, Amerikan kamuoyu her geçen gün Gülen’e, faaliyetlerine ve yönetimin ona verdiği örtülü desteğe duyduğu tepki artıyor. Amerika’da cemaatin suyunun yavaş yavaş ısınacağını söylemek çok önemli bir öngörü olmasa gerek.


Gülen malikanesini barındıran çiftliğin bulunduğu yer adeta bir cennet. Alçakgönüllülükten eser yok! Geçen yıl Tahran’a gittiğimde Ayetullah Humeyni’nin bugün müze haline getirilen evini gezmiştim. Mütevazi kelimesi bile tam olarak anlatamaz Humeyni’nin yaşadığı evin durumunu. İkisi arasındaki fark gecekondu ile köşk arasında ki fark kadardı!


Protesto gösterisi öncesinde göstericiler yaklaşmasın diye her türlü kötülük ve engel düşünülmüş Gülen cemaati tarafından. Hatta komşuların destek vermemesi için ikna turları bile yapılmış. Gösteriye katılan yüzlerce arabaya park imkanı sağlayan bir Amerikalı çiftlik sahibine para teklif edilmiş Türkleri balayı otelleri içeriye almasın diye. Bunu kendisi bize anlattı! Gülen’in bilmediği, bilemediği bir şey vardı. Herkes satılık, şerefsiz ve onursuz değildi! tatil Gösteri sırasında komşularının çoğu gösteriye destek verdiler ve zafer işareti yaptılar. Bu destek, komşularının böyle birisinin içlerinde yaşıyor olmasından artık rahatsızlık duymaya başladığı anlamına geliyor. 


Aldığımız duyumlara göre Gülen’in son gelişmeler ve civardaki huzursuzluk nedeniyle Amerika’nın başka bir bölgesine hicreti düşünülüyormuş.


Protesto gösterisi sırasında cemaatin adamları çiftliğin bir köşesinde mevziiye girerek ve çekimler yaparak gösteriye katılanları tespit etmeye ve devletin içinde yuvalanan çeteleri vasıtası ile başınıza felaket getiririm gözdağını vermeye çalıştıkları dikkatimizden kaçmadı.


Amerikalı gazeteciler bu olaylar sırasında bizlerle röportaj yaptılar. Bazıları ise cemaatin paralı adamı ve casusu olarak yanımıza geldi ve durumu anlamaya çalıştı. Bir bölümü de karadeniz turu cemaate gitti ve yurtdışı turları sordu “ Ne diyorsunuz bu protestolara? “ diye. Verdikleri ve basında yer alan cevap çok ilginç! Benim için “ O Türkiye’nin bilinen bir komünistidir “ demişler. Yaşamımda her şeyle karşılaştım ama bana komünist diyeni ilk defa duydum.


Buna en iyi cevabı panel sırasında “ Eğer Türker Ertürk bu konuşmaları Çin’de yapsaydı bu sefer onu en büyük kapitalist diye suçlarlardı “ dedi. İşte Gülen hareketi budur! İftiracı, karalamacı, fırsatçı, takiyeci, Müslümanlıktan ve evrensel değerlerden zerre kadar nasibini almamış canlılar yığını!


661.TAR??ELMALI YE?LYAYLA G?E?ER?BA?IYOR

661.Tarihi Elmal?lyayla Ya?Pehlivan Güre?leri, 6 Eylülde ba?layacak.


661.Tarihi Elmal?lyayla Ya?Pehlivan Güre?leri etkinlikleri birçok ünlü sanatç? Elmal? bulu?turacak. 6 Eylül Cuma günü Sümer Ezgü ve Hamiyet konserinin ard?7 Eylül tarihinde Mustafa Bozkurt ve K?edil; konseri düzenlenecek.


Elmal?diyesi ve Güre? Tertip Komitesi Ba?kan?ml;seyin Alt? 661 y?devam eden ata sporu ya?güre?lerin dünya tarihinde bilinen en eski spor yurtdışı turları dallar?biri oldu? söyledi. Böyle önemli bir organizasyona herkesin sahip ç? gerekti? belirten Ba?kan Alt? "Bu organizasyon hem maddi olarak hem de manevi olarak çok a? Ancak güre?lerimize hak etti?ibi de?n antalya otelleri verilmedi? dü?ünüyorum. balayı otelleri Üç gün sürecek güre?lerimize eme?eçen herkese te?ekkür ediyorum" dedi.


Güre?lerin aç?öreninde Elmal?eran Tak?n Cumhuriyet Meydan?i gösterisinin ard?mehter e?li?e Hamdi Alt? Tesislerine kadar kortej yürüyü?ü gerçekle?tirilece?protokol üyelerinin K?ar kültür turları Ba?pehlivan?um Recep Gürbüzün mezar?nda dua edecekleri bildirildi.


661.Tarihi Elmal?l Yayla Ya?Pehlivan tatil Güre?leri’nin ilk gününde te?vik, sembol, y? deste ve minik boylarda güre?lerle start alacak.


Güre?ler, 8 Eylül Pazar günü yap? final ve ödül töreniyle sona erecek.


Teşekkürederiz...


Sorumsuzluk Kemerde alm??diyor… 2009 Yerel ..


Toplam 58 Kişi


Dert karadeniz turu ?me bo?una hep g?ya?a. Zul?unda hakk?da ya?a. Sonu yokluk imi? madem bu d?z?k bil kendini ?r ol da ya?a? seyahat (?er Hayyam)


12 Eylül 2013 Perşembe

Türksat, Türkiye Ve Kktc’nin Şehiriçi Ulaşım Entegrasyonunu Kuruyor | Ankara Masaj

admin | Ankara Haberleri | 3 saat önce


Deniz haberleri kaza haberleri otobüs haberleri tren tatil haberleri Türk haberleri Türkiye balayı otelleri haberleri ulaş haberleri


Yorum yazabilmek için Giriş yapmalısınız.


Tarafından admin de 12 Temmuz 2013 kültür turları - 0 Yorumlar


Haziran ayında finansal yatırım araçları reel getiri; Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 3,99, Tüketici Fiyatları Endeksi (T?..


Tarafından seyahat admin de 03 Ağustos 2013 - 0 Yorumlar


 Batı Ankara Girişimci ve Sanayici İş Adamları Derneği Yönetim antalya otelleri Kurulu Başkanı Bahri Küpeli, yeni seçilen Yönetim Kurulu üyeleriyle Ankara Valisi ...


Tarafından admin de 21 Haziran 2013 - 0 Yorumlar


Tarafından admin de 17 Haziran 2013 - karadeniz turu 0 yurtdışı turları Yorumlar


Tarafından admin de 17 Haziran 2013 - 0 Yorumlar


Ankara Masaj Merkezi | Tarafından desteklenmektedir. Ankara Masaj Salonlari


Yabancı uyruklu şahıslar tatilcilerin kartlarını kopyalayıp milyonlar çekti

Balıkesirin Ayvalık ilçesine bağlı Küçükköy beldesinde antalya otelleri bir ihbarı değerlendiren jandarması ekipleri, ATMlerden kredi kartı kopyaladıkları iddia edilen yabancı uyruklu iki şahsı gözaltına aldı. Operasyonda, şüphelilerin kaldıkları otel odası ve araçlarında çok sayıda suç aleti de ele geçirildi. Şüphelilerin, çok sayıda tatilcinin banka ve kredi kartlarını kopyalayıp hesaplarından milyonlarca lira para çektikleri tespit edildi. Jandarma ekipleri, ihbar üzerine ülkesine dönmekte olan yabancı uyruklu iki şahsı, kaldıkları otelde yakaladı. Romanya vatandaşı olan şahısların tedirgin davranışlarından şüphelenen balayı otelleri otel görevlileri, jandarmaya bilgi verdi. Şahısların, kaldıkları tatil otel odasında ne olduğunu bilmediği, şüpheli aletler gördüğünü belirtti. Olay yerine gelen jandarma ekipleri, otel çevresinde gerekli emniyet tedbirlerini alarak cumhuriyet savcılığının talimatı üzerine otel odası ve şüphelilerin araçlarında arama yaptı. Aramalarda, kredi kartı kopyalama cihazı ve karadeniz turu çok yurtdışı turları sayıda suç aleti ele geçirildi.Yabancı uyruklu şahısların kullandıkları araç içerisinde yapılan aramada da bir dizüstü bilgisayar, telefon bataryaları ile beslenen 3 adet kredi kartı kopyalama cihazı, ATMlere bankamatik kartın girişini sağlayan 4 mekanizma, tablet bilgisayar, 2 adet cep telefonu, 1 adet navigasyon cihazı, alyen anahtar takımı, harici hafıza kartı, çeşitli sayıda kültür turları telefon bataryası, çeşitli miktarda pasaport, tornavida, kargaburun, keski pense, demir testeresi, kopyalamada kullandıkları çift taraflı bant, Japon yapıştırıcısı, kopyalama cihazını çıkartırken kullandıkları etanol alkol, içerisinde muhtelif seyahat kablolar, bant ve lehim makinesi ile zımpara ve eye vb. malzemelerin bulunduğu alet çantası ele geçirdi.Otele, malzemeleri almak için geldiklerini beyan eden yabancı uyruklu iki şahıs, Balıkesir Jandarma Komutanlığınca gözlem altına alındı. Yabancı uyruklu şahısların, Edremit Körfezinde çok sayıda tatilcinin banka ve kredi kartlarının kopyalayıp hesaplarından milyonların telaffuz edildiği yüklü miktarda para çektikleri tespit edildi.Ayvalık Cumhuriyet Başsavcılığı, Körfezdeki bankalara "kart okuyucu" vasıtası ile şu ana kadar ne kadar çekildiğinin tespitine yönelik çalışmalar ile adli soruşturma başlattı. GENÇBİLİM





“ANKARA’YI KALECİK’E TAŞIYACAĞIM” | Anka Yaşam

AK Parti Kalecik Belediye Başkan Aday Adayı Ömer Uludağ, memleketi Kalecik’te yıllardır “taş üstüne taş konulmamasını” eleştirerek, “Ankara’ya sadece 60 kilometre uzaklıktaki Kalecik, sahip olduğu değerlerle Beypazarı’ndan da önde ancak, bu değerlendirilemiyor” dedi.


Ömer Uludağ, Türkiye’nin makus talihini yenen, dünyanın lider ülkelerinden biri olmasını sağlayan AK Parti iktidarının belediyelerde de ülkeye çağ atlattığını kaydetti.


Bugün çok sayıda Anadolu kentinin AK Partili belediyeler sayesinde çehresinin değiştiğini bildiren Uludağ, yurt genelinde polis teşkilatında 22 yıllık yöneticilik deneyimini, gözlemleri, tecrübeleri ile memleketinde yaşatmak istediğini ifade etti.


Ömer Uludağ, kültür turları bu çerçevede Ankara’daki iş dünyası ve hemşerilerinin de desteğini alarak Kalecik’e gönül verdiği AK Parti’den aday olmak için çalışmalara başladığını vurgulayarak, şunları söyledi:


“Kalecik’in Altıntaş eski adıyla Kumarlaş köyünde ilkokulu okudum. İmam hatip lisesini de 2 yıl orada okuduktan sonra öğretmenimin beni başarılı görmesi üzerine devlet parasız yatılı seyahat okuluna seçilerek Yozgat İmam Hatip Lisesi’nde lise hayatına devam ettim. Üniversite öğrenimimi Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladıktan sonra Polis Akademisi sınavlarını kazandım ve bir yıllık eğitimin ardından komiser yardımcısı olarak mezun oldum. Halen Fatih Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde masterima devam etmekteyim. Kalecik’te yıllardır taş üstüne taş konmadı.”


Mesleği gereği halk psikolojisini çok iyi bildiğini anlatan Ömer Uludağ, meslek yaşamındaki başarısında da bu becerisinin büyük katkısı olduğuna işaret etti.


Ömer Uludağ, çok sayıda kitlelerle kurduğu diyalogların kendini siyasete çektiğini belirterek, şöyle devam etti:


“Ankara’daki çok sayıda sivil toplum kuruluşu ile çok yakın temas içindeyim. İş dünyasında kurduğum dostlukların yatırıma hasret kalan Kalecik’e aktarılması için şimdiden kolları sıvadım. Partimden de bu süreçte sağ olsunlar çok büyük destek görüyorum. Tüm bunları değerlendirerek öncelikle Kalecik ilçesi ve halkına ülkeme milletime hizmet vermek bu alanın bana çok geniş bir hizmet imkânı sunacağını düşündüğüm için yola çıktım.”


Ömer Uludağ, Kalecik ilçesinin sanılanın aksine çok büyük antalya otelleri değerleri olduğunun altını çizerek, en büyük avantajının ise alternatif mekân ve yatırım ortamı arayanlar için biçilmiş kaftan olması olduğunu bildirdi.


Fırsatlar ilçesi Kalecik’in Ankara’ya sadece 60 kilometre uzaklıkta olduğunu, sahip olduğu değerlerle Beypazarı’ndan bile önde bulunduğunu ifade eden Uludağ, şöyle devam etti:


“Kalecik gibi hem organik tarım, hem de turizm yönünden zenginlikleri bulunan bir ilçeyi en kısa zamanda hak ettiği yere ulaştıracağım. Nüfusunu çok kısa bir sürede en kötü şartlarda ikiye, üçe katlayabilecek bir ilçe olan Kalecik’te organik tarımı turizm ile taçlandıracağım. Ankara’da aynı mekânlardan sıkılanlar ilçemizi organik ürünlerle kahvaltı, brunch yapmak için doldurabilir. Dünyaca ünlü Kalecik karası üzümü ve henüz yeteri kadar tanınmayan bu üzüm türünün daha büyük ve lezzetlisini tadabilirler. İlçede en önemli sorunlardan biri olan imar sorununu çözeceğim. Yollar, kaldırımlar perişan durumda, balayı otelleri konukları misafir edecek mekân neredeyse yok. Kentin sorunlarını çok iyi bilen ekibimle önce bu tatil sorunları gidererek işe başlayacağız. Bizim için çok ama çok önemli bir değer olan Kalecik Kalesi’nin makus talihini yeneceğiz. Kalenin üstünden geçecek bir teleferik ile nostaljik bir hava yaratarak Ankara’nın yorgunluğunu atmak isteyenler için yeni bir mekan yaratacağız. Aynı zamanda bizim için bir başka çok önemli değer olan Kızılırmak’ı su sporlarına açacağım. Kısaca, büyük çevremle Ankara’yı memleketim Kalecik’e taşıyacağım.”


Cevabı iptal etmek için tıklayın.


Beni sonraki yorumlar için karadeniz turu e-posta ile yurtdışı turları bilgilendir. Beni yeni yazılarda e-posta ile bilgilendir.


Tüm kadın giyimi fırsatları için tıklayın !


Küçük Oyunlar Gelişiyor | Şeh®iye.org

2014 Oyunları flash oyun yurtdışı turları kategorisini daha çok sevilen oyun biçimi olma yolunda geliştirecektir. Yeni nesil teknolojilerle yazılan bu oyunlar içinde özellikle üç boyutlu oyunlar herkes tarafından büyük ilgi toplamaktadır. Üç boyutlu araç kullanma oyunları çiftlik oyunları, bebek antalya otelleri giydirme oyunları gibi oyunlar her yaştan herkes tarafından tutulmaktadır. Bu tarz oyunların tutkunları genellikle küçük yaştaki oyun severler olurken çeşitli yaş gruplarından da oyun severlerin bu oyunlara ilgi gösterdiği bilinmektedir.


Oyun skor kategorisi altında yayınlanan çeşitli oyunların da yeni dönemde sıkça tutulduğu ifade edilmektedir. Özellikle kültür turları “Sihirli Balıkçılık” gibi balayı otelleri oyunlar bu karadeniz turu alanda en çok tutulan oyunlar arasındadır. Çeşitli biçimlerde seyahat bu oyunların versiyonları piyasaya sürülmekte, bunları da hemen her yaştan bir takipçi kitlesi izlemektedir.


You must be logged tatil in to post a comment.